SUFİLERİN MAKAM AHLAK ve HALLERİ - Tövbe
Tövbe konusunda Allah Teala şöyle buyurmuştur...
Tövbe konusunda Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Ey müminler! Hep birlikte, topluca Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur süresi 24/31)
Enes b. Mâlik (r.a.), Hz. Peygamber’in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Günahından tövbe eden kimse, sanki hiç günah işlememiş gibidir. Allah bir kulu sevdiği zaman (onun kalbine koyacağı ilahi aşk ve uyanıklık sayesinde) günah ona bir zarar vermez.”
Allah Resulü sonra şu ayeti okudu:
“Şüphesiz Allah samimi tövbe edenleri ve güzelce temzilenenleri sever.” (bakara süresi 2/222)
Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.), “Tövbenin alameti nedir?” diye sorulunca, “Pişmanlıktır” buyurdu.
Yine Enes b. Malik’in (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teala’ya, tövbe eden gençten daha sevimli hiçbir şey yoktur.” Tövbe, Hak yolcularının ilk menzili ve Hak sahiplerinin birinci makamıdır.
Tövbe, Arapça bir kelime olup manası “dönmek” demektir. Buna göre tövbe, dinimizin kötü gördüğü işleri terk edip onun güzel gördüğü işlere dönmektir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), “Pişmanlık bir tövbedir” buyurmuştur.
Tövbenin şartları:
Ehl-i sünnet’in usul (akaid) alimleri şöyle demişlerdir:
“Tövbenin sahih ve geçerli olmasının üç şartı vardır:
1. İşlediği günaha pişman olmak,
2. Kusur ve günahı terk etmek,
3. Yapmış olduğu günaha ve onun gibi bir kusura dönmemeye kesin karar vermek.
Bir tövbenin sahih ve geçerli olması için bunlar muhakkak bulunmalıdır.
Bu alimler, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) az önce zikrettiğimiz, “Pişmanlık bir tövbedir” sözünü şöyle değerlendirmişlerdir:
“Bu hadiste tövbenin en büyük ve en önemli şartı ifade edilmiştir. Bu tıpkı, Hz. Resulüllah’ın (s.a.v.), “Hac Arafat vakfesinden ibarettir” buyurması gibidir.
Bunun manası, Arafat’ta vakfeye durmak, haccın en büyük rüknüdür demektir; yoksa haccın bundan başka bir rüknü yok demek değildir. Fakat haccın rükünlerinin en büyüğü Arafat’ta vakfeye durmaktır. İşte Hz. Peygamber’in (s.a.v.) az önce geçen, “Pişmanlık bir tövbedir” sözü de bu anlamda olup manası, tövbenin en büyük farzı ve şartı pişmanlıktır demektir.
Tahkik ehli alimlerden biri şöyle demiştir: “Tövbenin gerçekleşmesi için pişmanlık yeterlidir; çünkü hakiki pişmanlık, tövbe için gerekli olan diğer iki durumu da beraberinde getirir. Hiç şüphesiz bir kimsenin yapmaya devam ettiği bir günaha pişman olduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi, benzeri bir günahı yapmaya karar verenin de pişman olduğunu söylemek imkansızdır.”
Özetle tövbenin tarifi budur. Tövbeyi biraz açıklamak istediğimizde şunları söyleriz. Tövbenin bir takım sebepleri, sırası ve kısımları vardır. Tövbenin başlangıcı, kalbin derin gaflet uykusundan uyanıp kulun içinde bulunduğu kötü halini görmesidir. Kul bütün bunlara Allah’ın özel yardımı ile ulaşır. Cenab-ı Hak tarafından kalbe atılan uyarıya kulak verebilmesi için Allah’ın tevfiki (özel yardımı) lazımdır. Bir haberde şöyle rivayet edilmiştir: “Her müminin kalbinde Allah’ın bir vaizi (kendisini Hakk’a davet eden ilahi bir davetçi) mevcuttur”. Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Hiç şüphesiz vücutta bir et parçası vardır ki, o güzel olunca bütün beden güzel olur; o bozulunca bütün beden bozulur. Dikkat edin o kalptir.”
İnsan yaptıklarının kötü bir iş olduğunu kalbiyle düşündüğünde ve içinde bulunduğu kötü halleri gördüğünde, kalbinde tövbe isteği ve kötü işlerinden tamamen kendini çekme arzusu belirir. O zaman Hak Teala onu kararında sağlam ve samimi yaparak, güzel bir dönüş nasip ederek ve kendisine güzel tövbe sebeplerini hazırlayarak kendisini destekler.
Bu sebeplerin birincisi, kötü arkadaşları terk etmektir. Gerçekten kötü arkadaşlar, insanın tövbe kararından vazgeçmesine sebep olur ve onun bu yoldaki kararında kendisini şüpheye düşürür.
Kötü arkadaşı terk etmek yeterli değildir. Bunun yanında insanın tövbeye rağbetini artıracak, verdiği kararı tam olarak yerine getirmesine daha fazla yardımcı olacak, onun korku ve ümidini kuvvetlendirecek şeylerle birlikte bulunması ve buna devam etmesi gereklidir. O zaman, içinde bulunduğu kötü işlerde ısrar etme duygusu kalbinden silinir. Haram işlere bulaşmaktan kendini alıkoyar. Nefsinin kötü arzularına uymaktan vazgeçer. Artık hatalı işleri terk eder ve gelecekte bu tür işlere dönmemeye kesin karar verir.
İnsan verdiği karara göre devam eder ve onun gereğini yerine getirirse o, gerçekten hayırda muvaffak olmuş (ilahi yardıma kavuşmuş) bir kimsedir.
Tövbenin gerçekleşmesi:
Eğer kul, tövbesini bir çok kere bozmuş, fakat her defasında onu yenileme yönünde irade göstermişse -gerçekten bu çok olmaktadır- bu kimselerin tövbesinden ümit kesilmemelidir. Şüphesiz her işin olması için belirlenmiş bir vakit vardır (Yazılan vakit gelmeden, o iş gerçekleşmez).
Ebu Süleyman Darani’nin şöyle dediği anlatılır: “İlk günlerimde bir kıssacı vaizin meclisine gider gelirdim. Sözleri kalbime tesir etti. Fakat yanından kalkınca sözlerinden kalbimde bir şey kalmadı. İkinci kez gittiğimde, sözlerinin tesiri kalbimde kaldı. Evime döndüm. Ne kadar sakıncalı oyun-eğlence aleti varsa hepsini kırdım ve ondan sonra samimi olarak hak yola girdim.”
Bu hikaye Yahya b. Muaz’a anlatılınca “Bir serçe bir turnayı avlamış” demiştir. Hazret serçe, ile kıssacı vaizi, turna ile de Ebu Süleyman’ı kastetmiştir.