MÜZEKKİN-NÜFUS SOHBETİ - Dünya işleri için, namazı terk etmek
Dünya işleri için, namazı terk etmek
Müzekkin-nüfus sohbetleri
Resûl-ü Ekrem s.a.v. Efendimiz buyurmuştur ki: “Dünya işleri için, namazı terk edenlerin kabirlerine, Allahu Teâlâ cehennemden yetmiş kapı açar.”
Rivayet olunur ki, Allahu Teâlâ Davud aleyhisselama vahyetti: “Ya Davud! Zikrim zakirler yani beni zikredenler içindir. Cennetim, bana itaat edenler içindir. Kifayetim, bana tevekkül edenler içindir. Ziyade kılmam, bana şükredenler içindir. Rahmetim, iyilik yapanlar içindir. Ünsiyetim, bana müştak olanlar içindir. Ve Ben, bilhassa muhsinler yani iyilik yapanlar içinim.”
Meşayıh rahmetullahi aleyh demişlerdir ki: “Şol gönül ki, burada yani “Hâl hayatında” İrciy’ıy ilâ Rabbiki (Rabbine dön!) hitabını bilmedi. Herhalde orada da imanı, nuru olmaz ve salih amel işleyemez. Vallahu âlem…
Bu kadarı, nefsi mutmainne kavminden anlayana yeter. Şimdiki zamanda insanlar azdı ve kardeşlerin halleri döndü; haksızlık, azgınlık, serkeşlik ve münafıklık çoğaldı. Meşayıh (mürşidler) kalmadı. Beyler zalim oldular. Kadılar rüşvet yer oldular, ilme uymaz oldular, ilmi kendi kendilerine uydurur oldular. Müderrisler (üniversite öğretmenleri) fasık oldular. Tefsir ve hadis medreselerde(okullarda) okunmaz oldu. Fakihler (uzman alimler) ve din ilmini bilen kişiler az kaldı. Vaizler dünya için mescitlerde vaaz edip akçe dererler (para alır oldular). İlimle beyler kapısında rağbet bulmayan danişmendler (alimler) şeyhlik tarikini tutup yüze gülerek halkın dünyasını alır oldular. Ağızdan meşayıhın o hale münasip sözlerini ezberleyerek meclislerde söylemeye ve kendilerini ehl-i hâl bildirmeye, insanlara kendilerini sevdirmeye çalışır oldular. Talip denilenler (derviş olmak isteyenler) de arifler donunu giyerek (arifler gibi davranarak) zikir meclislerinde susmaya ve riyakarlığa başladılar. Halkın yemeğini gözetir (yemek bekler) oldular. Çok kişilerin halleri buralara kadar erişti. Gerçi, arada sükut hayırlıdır demişler. Nitekim Cafer-i Sadık zamanında kendi müritlerinden ve sevdiklerinden çekilip tenha bir zaviyeye girip oturmuş. Müritleri ve muhipleri (sevdikleri), bulunduğu mağara kapısına varmışlar ve demişler ki: “Ya şeyh! Kerem buyur, yine bizim aramıza gel, bize nasihat eyle, mübarek nefesiniz bereketi ile bizim ölü gönüllerimizde dirilir. Bizim kurtuluşumuza vesile olursunuz.” Caferi Sadık Hazretleri ise: “Bu zaman, ağız açmayıp dilsiz olacak zamandır” demiştir.
O zaman ki Cafer-i Sadık zamanı idi. Öyle olunca, bizim zamanımız şimdiki zamandır. Hicretin 852. yılıdır ve bu mübarek Ramazan ayının son on günüdür. Yani bu kitap bu tarihte yazıldı demektir.
Bize de bu zamanda uzlet lazımdır. Evde dilsiz gibi oturup halka karışmamak elbette lazımdır. Bunun için bu fakir dahi nazar ettim ve gördüm ki, bu bizim müritlerimizin ve kardeşlerimizin halleri de bir türlü oldu. Dünya muhabbeti üzerlerine galip geldi. Nefsi emarenin çirkin huyları ile huylanmaya başladılar. Gelin şimdi bu yaramaz huyları bırakın, Allah’tan korkun ve Resul’den utanın. Meşayıhın sırrını görün deyince sıkılır oldular. Bu kavmin hallerinin buraya eriştiğini gördüm. Ben de bunların aralarından uzlet edip çıktım ve kendimi gurbete bıraktım. Bu gurbet içinde avam(halk) dilinden(ağzından) nice nice sözler işittim. Cahiller elinden nice nice zehirler içtim. Nice kere, bu hallere düşen kardeşlerime şefkat gözü ile nazar ettim. Bunların kurtuluşlarına sebep olur ümidiyle bu kitabı tamamen Türkçe olarak topladım ki faydası herkese olsun. Bu kitabı tefsirlerden, hadislerden, bazı sahabe-i kiram sözlerinden, bazı kibar-ı meşayıh menkıbelerinden ve kendi ahvalimden (hallerimden) münasip (uygun) düşenleri söyledim. Ümit ederim ki, bu hallere tutulan kardeşler ve o nefsi emarenin bendine esir olan biçareler(çaresizler) bu kitabı okusunlar veya okutup dinlesinler. Kendilerinin huylarının cehennem huyları olduğunu bu kitapta göreler ve işiteler. Meşayıh huylarının sırlarına vakıf olup kurtulsunlar. Bizi yani “Eşrefoğlu Rûmi”yi de dualarından unutmayalar.
Kaynak:
Müzekkin-Nüfus
Eşrefoğlu Rumi