HADİSİ ŞERİF - Mümtehine suresi
Sayı 4
سُورَةُ الْمُمْتَحِنَةِعنْ عَلِيٍّ *
إِنْطَلِقُٯ ا حَيٌ تَأَتُو ا رَوْضَةَ خَاخٍ فَإِنَّ بِهَا ظَعِينَةً هَعَهَا كِتَابٌ فَخُذُوهُ هِهَا. مَاهَذَا
ياحَاطِبُ. إِنَّهُ قَدْ صَدَقَكُمْ. إِنَّهُ شَهِدَ بَدْرًا وَما يُدْرِيكَ اَمَلَّ االَّلهَ عَزَّو جَلَّ اطَّلَعَ عَلى
ياحَاطِبُ. إِنَّهُ قَدْ صَدَقَكُمْ. إِنَّهُ شَهِدَ بَدْرًا وَما يُدْرِيكَ اَمَلَّ االَّلهَ عَزَّو جَلَّ اطَّلَعَ عَلى
عَدُوِّى وَعَدُوَّكُمْ
HADİS-İ ŞERİF
Hazreti Ali (Kerremallahu Vecheh) der ki :
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, benimle beraber Zübeyr ve Mikdad’ı görevlendirdi ve bize şöyle buyurdu:
“Gidiniz; Hah bahçesine vardığınızda orada, üzerinde mektup taşıyan deveye binmiş bir kadın vardır. O mektubu kadından alınız.” Bizde, hayvanlarımızı koşturarak yola çıktık. Hah meydanına vardığımız zaman, gerçekten Hazreti Peygamberin buyurdukları gibi, deve üzerinde süratle gitmekte olan bir kadın bulduk. Kadına:
—Üzerinde taşıdığın mektubu çıkar, dedik. Kadın;
—Yanımda hiçbir mektup yoktur, dedi. Biz kendisine:
—Ya mektubu çıkaracaksın, değilse seni soyup arayacağız, dedik. Bunun üzerine kadın, örgülü saçları arasında bulunan bir mektubu çıkarıp bize verdi. Biz hemen Medine’ye dönerek o mektubu Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e verdik. Bir de mektup açılıp okununca içinde, Hatıb İbni Ebi Belte’a tarafından Mekke müşrilerinden birine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in askerî harekâtından bazı hususlar ve emirler haber verilmekteydi.
Sonra Hazreti Peygamber Hatıb’ı huzura getirterek ona sordu:
—“Bu (yaptığın iş) nedir, ey Hatıb:
—Ya Rasulallah, bu iş için beni cezalandırmakta acele buyurmayınız, dedi ve şöyle özür beyan etmeye başladı:
—Ya Rasulallah! Ben aslen Kureyş kabilesinden değilim; fakat Kureyş içinde büyümüş yetişmiş kimsesiz bir adamım. Sizinle beraber olan diğer muhacirlerin Mekke’de kalan aile fertleri ile mallarını koruyacak Mekke’deki müşriklerden akraba ve yakınları vardır. Halbuki benim orada kalan ailemi ve mallarımı koruyabilecek hiçbir akraba ve yardımcım yoktur. İşte böyle Kureyş içinde akraba ve dosttan mahrum olduğum için, orada bulunan çoluk çocuğumu korumalarına bir vesile olsun diye, onlara yaranma niyeti ile bu mektubu yazmıştım. Yoksa dinimden çıkarak veya onlar safına geçerek bu mektubu yazmadım.
Bunun üzerine Hazreti Peygamber ashabı kiramı toplayarak onlara şöyle buyurdu: “Bu adam size gerçekten doğruyu söyledi” Hz. Ömer (radıyallahu Anh) söz alarak:
—Ya Rasulallah! Bırakınız bunun boynunu vurayım, dedi. Hazreti Peygamber ona şu cevabı verdi:
“Bu Hatıb, Bedir savaşında bulundu. Ne biliyorsun, belki Bedir gününde Allah Azze ve Celle Hazretleri Bedir gazilerine bakarak: artık bundan sonra ne yaparsanız yapınız; muhakkak ben sizi bağışladım, buyurmuştur.”
“Bu hadis-i şerifin rivayetinde Amr bin Dinar der ki: “Ey iman edenler! Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyiniz” mealindeki ayet-i kerime (Mümtehine: 1) bu Hatıb olayı hakkında nazil olmuştur.
MÜTERCİM:
Nakledildiğine göre hicri yılın sekizinci senesinde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke fethi için savaşa çıkılacağını ashaba haber vermişti. Hatıb bunu öğrenince, Hazreti Peygamberin bu niyetini bildiren bir mektup yazarak Sare adındaki bir kadınla Mekke’ye göndermeye kalkıştı. Hazreti Cibril Aleyhisselam gelip bu işi Peygambere haber verdi. Hazreti Peygamber de ashabın ileri gelenlerinden Ali, Ammar, Talha, Zübeyir, Mikdad ve Ebu Mersed (Radıyallahu Anhüm) hazretlerini gönderip bu kadını, Hah adındaki ovada yakalamalarını, eğer mektubu vermezse boynunu vurmalarını emretti.
Ashabı Kiram aynı yerde kadını yakaladılar ve üzerindeki mektubu istediler. Kadın mektubu inkar etti, vermedi. Hz. Ali kılıcını sıyırınca, kadın saç örgüleri arasında bulunan mektubu çıkarıp verdi. Bu mektup Hz. Peygambere takdim edilince, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hatıb’ı huzura çağırdı ve yukarıda metinde geçtiği gibi karşılıklı konuşma oldu ve sonunda bu ayet-i kerime nazil oldu (mealen):
“Ey iman edenler! Düşmanımı ve düşmanınızı dost edinmeyin. Siz onlara (mektup göndererek bağlılık ve) sevgi yolluyorsunuz; halbuki onlar, Kur’an’dan size geleni inkar ettiler. Rabbiniz olan Allah’a iman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi (Mekke’den) çıkarıyorlardı. Eğer siz benim yolumda ve rızam uğrunda cihad için (Mekke’den Medine’ye) çıktınızsa (düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyin). Siz sevgi göstererek onlara sır veriyorsunuz; halbuki ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da biliyorum. Sizden kim bunu yaparsa muhakkak doğru yoldan sapmıştır.”
SAHÎH-İ BUHÂRİ Ömer Ziyaeddin Dağıstânî