ÇİHAR YAR-İ GÜZİN (SEÇKİN DOSTLAR) - Otuzuncu Menâkıb
ÇİHAR YAR-İ GÜZİN (SEÇKİN DOSTLAR) - Otuzuncu Menâkıb
Ebûl Ferec el Cevherî, Hasen Basriden rivayet eder. O da imam-ı Hasen bin Alî “keremallahü vecheh” bir gün hutbe okuyup, halkı gaza ve cihada teşvik etti. Bir şahıs ayak üzere kalkıp, dedi ki, ya imam! Bana fi sebilillah cihadın ve gazaların sevabından haber ver. Hz. Ali buyurdular ki, bir gün Resulü ekrem s.a.v hazretleri ile gazaya gidiyorduk. Senin benden sual ettiğin gibi, ben de hazret-i Resulü ekremden sual ettim; dedim ki, ya Resulallah! Bize gaza ve cihadın sevabından haber ver. Hazret-i server-i kâinat buyurdular ki; bir kavim kazaya niyet eylese, Hak Sübhanehü ve teala onlar için Cehennem’ den kurtuluşuna berat yazar. Kaç kişi sefer için hazırlansa, Allahü Teala onlar ile meleklere öğünüp, buyurur ki, görün benim kullarımı. Benim yolumda gazaya hazırlanırlar. Ehline(hanımına) ve evladına veda eylerken, evi ve duvarları onlar için ağlar. Ve günahlarından temizlenip, anadan doğmuş gibi olurlar. Yılanın derisinden çıktığı gibi olurlar.
Hak Sübhanallahü ve teala her adıma kırk bin melek verir. Dört tarafından hıfz ederler. İşledikleri her hasene ve her sevap iki kat yazılır. Öyle âbid ki, bin yıl ibadet etmiş olur. Harbe gitmek üzere yola girdiği zaman Hak Sübhanallahü ve teala o kadar sevap verir ki, dünyada bütün insanlar kâtip olsalar, onun sevabında aciz olurlar. Düşmana karşı olup da harbe başlasalar, melekler onları çevirip, üzerlerine durup Nusret (Cenab-ı Hakk’ın yardımı) ve zafer için dua ederler. Arşın altından bir melek, (El-Cennetü tahte zılâl-issuyuf) yani Cennet kılıçların gölgesi altındadır, diye nida edip çağırır. Kılıç dokunup her şehit olana, sıcak günde soğuk su içmiş gibi, lezzetli gelir. Her kılıç darbesi yiyip, atından yere düşmezden evvel, Hakk teala huri gönderir. Sağından ve solundan yetişip, müjde verirler. Hakk Sübhanehü ve tealanın onun için, Cennet’te hazır eylediği keramâtı (ikramları) ve sevabı haber verirler ve müjdelerler. Ondan sonra yere düşse, bir ses gelip, der ki, “Merhaba ey temiz ruh! Temiz bedeninden çıktın. Müjdeler olsun sana ki, Allahü teala senin için Cennet’inde o kadar sevap ve ecirler, mülk ve nimetler hazırlamıştır ki ne gözler görmüştür ne de kulaklar işitmiştir. Ne de kimsenin hatırına gelmiştir.
Hazret-i Resulü Ekrem s.a.v buyurdu ki; Allahü teala o şehit hakkında buyurdu ki, onun ehline ve evladına halifeyim. Her kim onu razı eder, beni razı eder. Her kim onu incitir, beni incitir. Hak Sübhanehü teala hazretleri, şehitlerin ruhlarını yeşil kuşların kursağına koymuştur. Cennet’e girip, yemişlerinden yerler. Şehide Cennet-ül firdevste yetmiş kasr verirler. Her iki kasrın arası San’a ile Tehame arası mesafe kadardır. O kasrların nuru şark ve garb (doğu-batı) arasını doldurur. Her kasrın yetmiş kapısı vardır. Altındandır. Her kapıda perde asılmıştır. Kapının üstünde bir köşk vardır. herbir köşkün içinde yetmiş çadır vardır. Her çadırda yetmiş kanepe (serir) vardır. Her seririn ayakları inciden, yakuttan ve zebercedtendir. Her serir üzerinde kırk döşek vardır. Her döşeğin yüksekliği kırk arşındır. Her döşekte bir huri ayn ve her huri aynın kırk cariyesi vardır. Başlarında inciden taçlar ve boyunlarında mendiller, ellerinde murassa leğen ve ibrik tutarlar.
Hazret-i Resulullah s.a.v yemin edip buyurdu ki; Kıyamet gününde, şehitler yerlerinden kalkıp, mahşer yerine gelirken, yollarında Enbiya aleyhimüsselam olur. Onlar geldikte, ayak üzerine kalkarlar. Şehitler gelip, mücevherlerle süslü kürsüler üzerine otururlar. Her şehit evladından ve ehlinden, akrabasından ve ahval ettiği ahbabından yetmiş bin kişiye şefaat edecektir.
Hak Sübhanallahü ve teala her adıma kırk bin melek verir. Dört tarafından hıfz ederler. İşledikleri her hasene ve her sevap iki kat yazılır. Öyle âbid ki, bin yıl ibadet etmiş olur. Harbe gitmek üzere yola girdiği zaman Hak Sübhanallahü ve teala o kadar sevap verir ki, dünyada bütün insanlar kâtip olsalar, onun sevabında aciz olurlar. Düşmana karşı olup da harbe başlasalar, melekler onları çevirip, üzerlerine durup Nusret (Cenab-ı Hakk’ın yardımı) ve zafer için dua ederler. Arşın altından bir melek, (El-Cennetü tahte zılâl-issuyuf) yani Cennet kılıçların gölgesi altındadır, diye nida edip çağırır. Kılıç dokunup her şehit olana, sıcak günde soğuk su içmiş gibi, lezzetli gelir. Her kılıç darbesi yiyip, atından yere düşmezden evvel, Hakk teala huri gönderir. Sağından ve solundan yetişip, müjde verirler. Hakk Sübhanehü ve tealanın onun için, Cennet’te hazır eylediği keramâtı (ikramları) ve sevabı haber verirler ve müjdelerler. Ondan sonra yere düşse, bir ses gelip, der ki, “Merhaba ey temiz ruh! Temiz bedeninden çıktın. Müjdeler olsun sana ki, Allahü teala senin için Cennet’inde o kadar sevap ve ecirler, mülk ve nimetler hazırlamıştır ki ne gözler görmüştür ne de kulaklar işitmiştir. Ne de kimsenin hatırına gelmiştir.
Hazret-i Resulü Ekrem s.a.v buyurdu ki; Allahü teala o şehit hakkında buyurdu ki, onun ehline ve evladına halifeyim. Her kim onu razı eder, beni razı eder. Her kim onu incitir, beni incitir. Hak Sübhanehü teala hazretleri, şehitlerin ruhlarını yeşil kuşların kursağına koymuştur. Cennet’e girip, yemişlerinden yerler. Şehide Cennet-ül firdevste yetmiş kasr verirler. Her iki kasrın arası San’a ile Tehame arası mesafe kadardır. O kasrların nuru şark ve garb (doğu-batı) arasını doldurur. Her kasrın yetmiş kapısı vardır. Altındandır. Her kapıda perde asılmıştır. Kapının üstünde bir köşk vardır. herbir köşkün içinde yetmiş çadır vardır. Her çadırda yetmiş kanepe (serir) vardır. Her seririn ayakları inciden, yakuttan ve zebercedtendir. Her serir üzerinde kırk döşek vardır. Her döşeğin yüksekliği kırk arşındır. Her döşekte bir huri ayn ve her huri aynın kırk cariyesi vardır. Başlarında inciden taçlar ve boyunlarında mendiller, ellerinde murassa leğen ve ibrik tutarlar.
Hazret-i Resulullah s.a.v yemin edip buyurdu ki; Kıyamet gününde, şehitler yerlerinden kalkıp, mahşer yerine gelirken, yollarında Enbiya aleyhimüsselam olur. Onlar geldikte, ayak üzerine kalkarlar. Şehitler gelip, mücevherlerle süslü kürsüler üzerine otururlar. Her şehit evladından ve ehlinden, akrabasından ve ahval ettiği ahbabından yetmiş bin kişiye şefaat edecektir.