Sohbet Ve Âdabı
Pirimiz Hacı Kemâl Arslankaya k.s. sohbetin ehemmiyetini kitabında ve nasıl bir edeb ile dinlenmesi gerektiğini anlatmıştır.
Pirimiz Hacı Kemâl Arslankaya k.s. “Tasavvufun Temel Prensipleri” kitabında sohbetin ehemmiyetini ve nasıl bir edeb ile dinlenmesi gerektiğini, detayları ile şu şekilde anlatmıştır:
Sohbetsiz ve zikirsiz bu yolun zevkini alıp hakikate ermek mümkün değildir. Onun için tasavvuf büyüklerimiz sohbetin faziletini üç şekilde beyan etmişlerdir.
Birinci faydası:
Muhakkak ki tasavvuf ehlinin sohbeti saliki yolundan dönmek ve batıla düşmekten kurtarır. Kişiyi nefsine uymaktan uzaklaştırır. İbadetlere karşı aşk ve şevk uyanır. Yaptığı ibadetlerden aşk alarak huzur ve huşuyu sağlar. Sohbet, intisabın neticesi olarak insanın gönlüne ilahi nurun akmasına sebep olur. İntisaplı (yola girmiş ve bağlanmış) olarak bulunulan sohbetlerde kalbe huzur, ruha gıda vardır. Zaten ruh gıdasını almayınca hiç bir manevi müşahede elde edemez.
İkinci faydası:
Muhakkak ki kalplerin ilmi ancak sohbetle elde edilir. Bir insanın hali sohbetle düzelirse onu kimse bozamaz. Bunun için sohbet eden ile edilen arasında bir sevgi ve mensubiyet bulunması şarttır ki, istenilen netice elde edilsin. Bu sevgi ve saygı olmazsa istenilen netice elde edilemez. Hayvanlar bile böyledir. Hissi müşterek olan hayvanlar birbirleriyle anlaşır. Hisleri ayrı olan hayvanlar ise birbirleriyle kapışırlar.
Mesela: Cinni, cinni ile, melek, melek ile, şeytan da şeytan ile arkadaşlık eder. Birbirlerini dinlerler. Aralarında his ortaklığı vardır. İbadet ehli, ibadet ehli ile, günah ehli, günah ehli ile, zikir ehli de zikir ehli ile anlaşır. Sanatkar, sanatkar ile, esnaf da esnafla anlaşır. Bu gerçekleri Allah’ın Resulü s.a.v. hazretleri bir hadisi şerifinde şöyle beyan etmiştir:
“Bütün ruhlar yeryüzünde ordular gibidir. Birbirlerini seven ruhlar anlaşır, sevişirler. Anlaşamayan ruhlar ise birbirlerinden nefret ederler.”
Mürid ilk önce kendi nefsini yoklamalıdır. Kimlerle sohbet ediyor, kimlerin sohbetlerinden zevk alıyor. Sevdiği ve oturduğu iyi kimseler ise mürid de iyi yoldadır. Hâk dostlarını seviyor, onlarla sohbet etmeyi arzu ediyorsa Allah’a şükretmeli ve kendisini tebrik etmelidir. Eğer sohbet ettiği kimseler şeriatın dışında hâl ve hareketleri bozuk kimseler ise mürid bunları derhal terk edip, geçen günleri için de tövbeyi istiğfar etmelidir.
Bir insan misk satan bir dükkana girse, orada üzerine koku sürmese de, o dükkanın içinde bulunan temiz koku zerrecikleri o kişinin üzerine siner ve tertemiz kokar. Ama bu kişi kötü kokusu olan bir yere girse o kötü kokulardan sürünmese dahi üzerine pis kokular siner ve bir leş gibi kokar. Bunun için konuştuğumuz ünsiyet ettiğimiz insanların, çok iyi ve dürüst, Allah ve Rasulüne bağlı olması lazımdır.
Üçüncü faydası:
Muhakkak ki salik her zaman nefsi ile imtihan halindedir. Eğer mürid kendi başına hareket ederse bazen onu şeytan aldatır. Bir takım hayaller, vehimler, bozuk itikatlar, zararlı fikirler, tembellik, hile ve zındıklık, istidraç gibi kötü duygu ve düşünlerle doludur.
Bu halde şeytan kendi hesabına zafere erişir. Sohbetten uzak kalıp kendi kendine kafi geleceğini sanan mürid çok aldanır. Yolda kalır. Kendi başına gidenlerin de şeyhleri şeytan olur. Mürid için en selametli yol, şeyhine teslim olup onun sohbetlerine devam etmektir. Ya da halifelerinin sohbetlerine devam etmelidir. El ele, el Hâkk’a kaidesinin unutulmaması gerekir. Dünyada Allah için kardeş edinin. Bir kişi Zünnun-i Mısri Hazretlerine gelerek “Ya Allah’ın dostu! ben kimlerle arkadaşlık kurup sohbet edeyim.” diye sormuş. O Allah’ın dostu ise şöyle demiştir: “Seni hasta iken ziyaret eden, Allah ve Rasulüne bağlı kişilerle sohbet etmeni tavsiye ederim” buyurmuşlardır.
Bir başka sözlerinde: Allah ile sohbet O’nun emirlerine uymakla olur. İnsanlarla sohbet, onlara nasihat etmekle olur. Nefisle sohbet, ona muhalefet etmekle olur. Şeytanla sohbet ise onu düşmanı bilmekle olur. Kısacası kötülüklerden uzaklaşıp iyiliğe yaklaşmaktır. Çünkü bütün ehlullah bu yolu seçmiş ve bu yoldan kemâle ermişlerdir. Mürid için selamet yol, şeyhinin sohbetleri ile feyizyap olup erimektir.
Sohbete katılmadan önce Mürid temiz bir abdest alarak tövbe namazı kılıp istiğfar çekip, günahlarına nadim olmalıdır. Temiz bir kalp ile sohbetlere girmelidir. Muhammed Bahaeddin Hazretleri buyurmuştur ki; “Bizim yolumuz sohbet yoludur. Biz müritlerimize sohbet ile yol veririz. Sohbetten muhabbet, muhabbetten de Muhammed hasıl olur” buyurmuşlardır.
Aziz kardeşim sohbetlerin neticesinde öyle aşıklar, öyle Hâk dostları çıkmışlardır ki daha dünyada iken Hâkk’ın şarabını kana kana içmişlerdir. Cezbelere kapılıp Hâk sarhoşu olmuşlardır. Bu sarhoşluk içerisinde Hâkk’ı müşahade ederek vasılı illâllah olmuşlardır. İlâhi Ya Rabbi izni Celâl’in Azameti Kibriyan hürmetine bizi sana vasıl olanlardan eyle. Amin.
Gördüğünüz üzere Hâk yolunun talipleri olarak bu hususlara dikkat etmek kârımızadır. Daima edep üzere bulunmamız icab eder. Zamanımızda sohbet terbiyesini bilmemenin verdiği cesaret ile konuşana hemen karşılık veriyoruz ya da hemen ondan önce konu hakkında bilgi vermeye, tamamlamaya çalışıyoruz. Bir bakmışız âlim konuşuyor, cahil düzeltme yapıyor. Trajikomik bir durum. O âlim zaten senin bildiğin yanlışı düzeltiyor. Yani yapılan düpedüz yanlışında ısrar etmek. Bu son derece kötü bir davranış halidir. Hatibin konuyu bağlamasına ya da anlam bütünlüğünü kaybetmesine sebebiyet veriyoruz. Hatibin dikkatini dağıtıyoruz. Anlatımını bölüyoruz. Allah bizleri muhafaza eylesin. Çoğu zaman görüyoruz konferanslar, seminerler veriyor ilim adamları, tez sunuyorlar. Tez aslında kabul edilmemiş, kabul görmemiş bir olay demek olup ancak buluşu dünyaya ilan etmek için sunuluyor. Dinleyenler de kendi meslektaşlarından ilim erbabı kişiler. Ancak ne görüyoruz? bu kişilerde sunumu yapanı sonunda kadar dinliyorlar. Sunum bitiyor yine kimsede ses yok. Dünya ehli dahi büyüklerimizin bize öğrettiği yöntemle çalışıyor. Ancak Hâk üzere çalışmak isteyen bizler hatibe müdahale ediyoruz. Rabbim günahlarımızı bağışlasın. İşte sûfi kişi bu edebe riayet eder ve dikkatini vererek hatibi dinlerse ancak bu şekilde sohbetten faydalanabilir.
Diğer bir husus malumunuz cep telefonu kullanımı günlük hayatın bir parçası oldu. İşte bunun sonucu olsa gerektir sohbette de telefon ile meşgul olmak sıklıkla yapılan bir eylem olmaya başladı. Tabi kimi isteyerek, kimi istemeden bunu yapıyor. Ancak bu, sohbette veya hatibin karşısında yapıldığında ona karşı bir saygısızlık ifadesidir. Neden? Bu aslında “sen ne dersen de! Umrumda değil” lafının hâl tercümesidir. “Ben burdayım ya sana yeter! Dinlememe gerek yok! Benim bildiğim bana yeter!” demenin bir başka halidir. Oysa yolumuz sohbet yoludur. Sohbete icabet dinlemek ile olur, anlamak ile olur, başka bir şeyle meşgul olmamak ile olur.
Canlar sohbeti verenin hatasından kesin emin olsanız dahi sohbet esnasında yüzüne değil sonrasında yalnızca kendisine söylemek icab eder. Hata yaptığını gören hatib kendi hatası için bir sonraki sohbetinde ya da başka bir yol ile mutlaka düzeltmesini yaparak sohbette bulunanlara iletecektir. Böylece yanlış amel edilmesinin önüne geçmiş olur.
Hacı Kemal Arslankaya k.s. efendimizin sohbet hususunda kitabında yazdıklarına özellikle dikkat etmemiz, önemsememiz, Allah yolunda ilerlememize ve iltifata kavuşmaya vesile olacağı aşikardır(kesindir). Sohbetin bizleri ulaştıracağı manevi noktayı göstermesi bakımından önemlidir. Aşk ehli bir veli olan Yunus Emre Hazretlerinin aşağıdaki beyitleri çok önemlidir ve asla unutulmamalıdır. Bu aşkı nasıl kazandığını bize öğreten ve gösteren bir öğüttür. Beyitlere böyle bakmak lazımdır.
Gezdim Halep ile Şam’ı, eyledim ilim talep.
Meğer ilim bir hiç imiş, illâ edep, illâ edep!
Girdim ilim meclisine, eyledim, kıldım talep.
Dediler, ilim geride, illâ edep, illâ edep!
Yunus Emre k.s.
Selçuk Şahinler
Kaynak:
Tasavvufun Temel Prensipleri – Hacı Kemal Arslankaya k.s.