SALAVAT-I ŞERİFE -1
SALAVAT-I ŞERİFE
“Allahümme Salli ala Muhammedin ve ala ali Seyyidina Muhammed”.
Azhâb suresinde Allah’ın ve meleklerin dahi Peygamber Efendimize salat ettiği haber verilmiştir. Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salavat ederler. Ey Mü’minler! Siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin!...(el-Azhâb,56)
Demek ki, Müslümanlara düşen vazifelerden biri de, Peygamber Efendimize çokça salavat getirmektir. Şimdi bu konuda ki hadis-i şeriflere bakalım.
Peygamber efendimiz (sav) buyurdu:
“ Allah’ın yeryüzünde seyehat eden öyle melekleri vardır ki onlar bana ümmetimin selamlarını tebliğ ederler. (Ben de onların selamlarını kendilerine iade ederim)”. (Tirmizi, Daavat,140)
“Hiçbir kimse yoktur ki bana selamet dilerde, Allah benim ruhumu, bana iade edip onun selamını kendisine iade etmeyeyim”. (Ebu Dâvud, Beyhaki)
“Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çokselevat getirenleridir”.(Tirmizi, Salât,357)
“Cebrail ile karşılaştığımda bana şöyle dedi: Sana müjde ederim, Allah diyor ki: Kim sana selam verirse ben ona on selam getiririm. (Hâkim, Beyhâki)
“Kim bana bir kere salatü selam getirirse, bu sebeple Allah Teala ona on misli merhamet eder, o kimsemin on günahını bağışlar ve manevi derecelerini on derece daha yükseltir”. (Nesaî, Sehv,55)
“Bana selevat okuyana, melekler salat okur. Salavata devam edene, melekler de ona salat okumaya devam eder. Artık isteyen az, isteyen çok salavat okusun.”. (İbni Mace)
“Rasulullah’a salatü selam getirilmeden yapılan dua ve kılınan namaz yerle gök arasında kalır da Allah’a yükselmez”.(Tirmizi, Salât,21)
“Birbirini seven iki müslüman karşılaştıkları zaman Rasulullah (sav)’e salavat getirirse, ayrılmadan önce Allah’ın affına ermiş olurlar”. (El-ezkâr, İmam Nebevi)
“Sizden namaz kıldığı vakit, Allah’a hamdü sena ile başlasın. Sonra Peygambere salatü selam getirsin. Bundan sonra istediği duayı okusun. Böylece istediğine nail olmaya daha layık olur”. (Ebu Dâvud, Nesaî)
Allah Rasulü (Sellallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
“Asıl cimri, yanımda adım anıldığı halde bana salavat getirmeyen kimsedir”. (Tirmizi, Daavat,110)
“Adımı duyunca salavat getirmeyen, insanların en acizidir”. (Tirmizi)
“Kim bana salavat okumayı unutursa, ona Cennet’in yolu unutturulur”. (Beyhakî)
Salavat-ı Şerife Hakkında Bir Kıssa
Süfyan-ı Sevr’i anlatıyor;
Hacca gittiğimde bir gencin Kabe’nin örtüsüne asılarak, Pergamber (sav) üzerine candan salatü selam getirmekte olduğunu görünce: “Burası Beyt-i Haramdır. Her yerin kendine has bir duası vardır. Sense devamlı olarak salatü selam getiriyorsun. Bunun sırrı acaba nedir?” diye sordum.
Şu cevabı verdi:
Babamla Horosan diyarında Hacca niyet edip yola çıktık. Giderken Küfe şehrine vardığımız zaman babam hastalanıp vefat etti. Babamın yüzünü kapatıp, teçhiz ve tekfin işlerini tedarik için dolaşmaya çıktım. Geri dönüp geldiğim zaman, pederimin yüzünü açtığımda birde ne göreyim, başı adeta hınzır başına dönmüş. Bu hale çok mahzun ve mükedder olup “Ya Rabbi! Bu diyar-ı gurbette kimsem yok. Bu hali kime arzedeyim”. diye ağlayarak uyumuşum. Rüyamda nurani bir kimse gelip, pederimin yüzünü açtı, mesh etti ve bana hitaben: “Niçin üzülüyorsun?” dedi. Bende, nasıl üzülmeyeyim babam ne hale gelmiş, dedim. Bana: “Cenab-ı Hakk belayı def etti.” buyurdu. Babamın yüzünü açıp baktığım zaman ayın ondördü gibi parlıyordu. O zata:
–Sen kimsin? dedim.O da:
–Muhammed Mustafa’yım (sav) buyurdu. Bunun üzerine derhal mübarek ayaklarına kapandım ve keyfiyeti sual ettim. Buyurdu ki:
–Baban günahkâr bir kişi idi. Fakat baban hayatı müddetince, her gece yüz salavat okumadan yatmazdı. Cenabı Hak o salavat hürmetine, babanın yüzünü o kadarcık değiştirdikten sonra, Yine benim şefaatim ile insan suretine çevirdi, buyurdu. Uykudan uyanıp, babamın yüzünü açarak baktığım zaman, hakikaten tekrar insan suretine tebdil olmuş ve nur gibi parlıyordu. Nihayet onu defnettim. İşte o zamandan beri, farzları eda ettikten sonra, salavat-ı şerife ile meşgul oluyorum.
“Allahümme Salli ala Seyyidina ve Nebiyyinâ Muhammed”.