Çihar Yar-ı Güzin (Seçkin Dostlar) - 24. Menakıb
Sayı 4
İkinci Bölüm
24. Menâkıb
Hazreti Ömer radıyallahu teâlâ anh halife iken, bir gün mescidde oturuyordu. Rum kayserinin elçisi geldi. Bazı hediyeler, bir doğan, bir tazı, bir şişe zehir getirdi. Dedi ki; “Yâ Halife. Bu tazı öyle bir tazıdır ki, her nereye salar isen, avını yakalar, kaçırmaz. Avı ondan kurtulamaz. Bu doğan da öyle bir doğandır ki, hangi kuşa salsanız, hiç aman vermeyip, alır. Asla bir kuş pençesinden kurtulamaz. Bu şişe içinde olan zehir, öyle bir zehirdir ki, bir damlasını insana içirseler o anda ölür. Bunun ilacı yoktur. Tuhaf bir nesne olup padişahlar hazinesinde bulunması lazımdır ve layıktır diye Rum sultanı kayser göndermiştir.”
Hazreti Ömer radıyallahu teâlâ anh buyurdu ki: “Kuş nedir ki? İnsan onunla meşgul olup, ondan ne fayda hasıl eder? Ehli hâl olan onu eline alıp, amellerini boşa çıkarmaz” deyip, bağlarını çözerek sahraya salıverdi.
Sonra buyurdu ki: “Kelb(köpek) nedir ki? İnsan ona talip ve ragıp olsun. O mekruhu evine koysun ve ardınca gezip yürüsün” diyerek zincirlerini çözüp köpeği de serbest bıraktı.
Ondan sonra içinde zehir olan şişeyi mübarek eline alıp dedi ki: “Benim dünyada nefsimden büyük düşmanım yoktur.” Sonra “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek tamamını içti.
Elçi bu hali görünce şaşırıp mescid kapısında durdu. Bir zaman sonra gelip Hazreti Ömer’e baktı. Gördü ki Halife Ömer ra. ilk andaki gibi devlet ve saadetle, sıhhatli bir şekilde salimen oturuyor. Hemen yerinden kalkıp Hazreti Ömer ra.’ın ayaklarına yüzünü ve gözünü sürüp “Yâ Halife bana imanı anlat” dedi. Hazreti Ömer elçiye kelime-i şehadeti telkin etti. Elçi müslüman oldu. Elçi Rum kayserine geri gitmeyip, geriye kalan ömrünü Halifeye hizmet ile geçirdi.
Kaynaklar:
Menâkıb-ı Çihar Yâr-i Güzin
Seyyid Eyyub bin Sıddik